Çok küçük yaşlarda kedilerden korkardım. Hiç bir sevgi yoktu içimde. Çünkü 4 5 yaşlarındayken yan tarafımızda ki bir ailenin bahçesinde yavru kediler vardı. Merakla onları izlerdim.
Birgün tam kapının altından kaçarlarken birisinin kuyruğuna bastım. Dönüp ses çıkartarak korkuttu beni. Ordan kalmıştı kedilere karşı olan ilgisizliğim.
Ne zamanki bir kedi görsem kendimden uzaklaştırmaya çalışırdım. Pist der kaçıştırırdım yanımdan yöremden.
Eşimle sevgili olduğumuz bir dönem (isim vermek istemediğim için Ayşe diyeceğim) kedi alacaklarını söyledi baba evine bir anda.
Napacaksınız kediyi demiştim. Evde kedi mi olur. Benim midem bulanır kendi evimde olsa. Asla öyle birşey yapmam.
Hem babam da sevmez kedileri. Size gelirsek yemeye içmeye tiksinir Demiştim.Sonra ailesini ziyarete gittiğimiz zamanlarda kediyi bana sevdirmeye çalışırdı eşim ve kardeşleri.
Ancak ben yine uzak dururdum. Zaman geçtikçe kedinin aslında zararsız kendi halinde olduğunuve hiç kötü kokmadığını öğrendim.
Biraz ilgi duymaya başlamıştım. Fakat yine de evde kedi beslemek fikri bana çok uzak geliyordu.
Üniversitemin son yılında dersler ve bazı özel nedenlerden dolayı kötü bir dönem geçiriyordum.
Ayrıca evlenmek, iş bulmak, düğün yapmak için maddi sebepler vs. canımı sıkan bir zamandı. Son dönem staj yeri zamanım gelmişti.
Hali hazırda stajımı yapıyorken Ayşe bana bir kedi alacağını istesemde istemesemde getirip evime bırakacağını söyledi.
Bakmazsan söz ben bakıcam 1 hafta kalsın sadece yanında ben aslında kendime alıyorum ama sana biraz alışsın evlenincede istemezsen götürmem dedi. Ben tabi karşı çıkıyorum. Ben kabul etsemde babam kabul etmez. 1 hafta değil 2 gün kalamaz. Ben asla böyle birşeyi kabul edemem desemde. Nihayetinde kedicik aile evime gelmişti. 1. gün daha yatakta yanıma koydum yorgundum uzanmıştım ne yapacak diye. Ama öyle sevgiden değil bir yanım dokunmayı bile istemiyor. Bu ailesinden ayrılmanın burukluğunu yaşıyor. Hissettiriyordu bana. Önce biraz kokladı beni. Sonra yavaş yavaş yaklaştı ve göğsüme hafiften dayanıp kıvrıldı. Küçücük top yumağı gibi oldu. Uyumaya başladı. O an noluyo dedim kendi kendime. İçimde bir şefkat oluşmaya başladı. Bir müddet sonra göndericem bunu her yere tüy dökecek hem babamda çok rahatsız olur. Kimsenin huzurunu kaçırmak istemiyorum diye düşünüp. Karşı yatağa bırakmıştım. Öylece durdu uyudu. Ertesi sabah staja gitmek için evden çıkacağım sırada aklıma geldi. Bir bakayım dedim. Baktım ki yatağın üstüne attığım kapşonlu kazağımın ipiyle oynuyor. Servise yetişeceğim için çıkmam gerekiyordu. Öylesine hoşuma gitti ki izledim onu 30 40 saniye beni görmeden. Sonra stajda onu düşünmeye başladım. Babam şimdi odaya girmek istemiyordur. Acaba napıyordur tuvvaletini yaptımı bir yere derken. Stajdan döndüm. Geldim evde öylece duruyor bana bakıyor. Artık bir bağ oluşmuştu. İsim koymuştum ona. Sirius diyordum. Dişi kedimize. Bir şekilde babam da onu sevmeye başlamıştı. Eve benden geç geliyordu. Onu soruyordu derken. Sirius herşeyimiz oldu. Evde sevip oynuyoruz ediyoruz. Babam benden daha çok sevmeye başlamıştı. Bebek sever gibi seviyorduk siriusu. Aşılarını yaptırdık. Herşeyine dikkat ediyoruz. İlk gelince eve onu soruyoruz. Arıyoruz. Uzun zaman kalacağımız yere götürüyoruz. Anlayacağınız sirius bize kedileri sevdirdi. Evimize huzur sevgi kattı aşıladı resmen. Bu şekilde geçen 7 8 ayın ardından evlenme zamanı gelmişti. İş bulma süreci ile birlikte evlilik işlerini hallediyorduk. Siriusu normalde evlenince götürmeyi düşünüyordum. Öyle anlaşmıştık. Ama annem ve babam o kadar bağlanmışlardı ki. Onlarında ben gidince evde yalnız kalacağını düşünerek ve aynı şehirde yaşayacağımız için yanlarında bırakmaya karar verdim. Evlendim. İş buldum. Ufak tefek eksikliklerini halletmiştik evimizin. Şehir merkezinden uzak bir ev kiralamıştık. 7. katta. Bir araba aldık. Evliliğimiz bu şekilde ilerliyordu.1-2 aylık geçen bu süreçten sonra rutine dönmüştü artık herşey. İş ,ev ,hafta sonları dışarı çıkmak böyle devam etmekte. Sonrasında hem siriusun eksiliği hem de eşimin baba evinde ki kedisinin yokluğu biz de bir eksiklik hissettiriyordu. Eşimle kedi almayı düşündük. Hem sorumluluk bilincimiz olurdu çocuk sahibi olmadan önce. Hem de evde şirin şirin dolaşan bi tatlılık. Sirius dişiydi ve bir scotish fold du. Bazıları hastalıklı olabiliyor ama bizde öyle bi durum yoktu çok şükür. Ancak çok hareketli bir kedi değildi. Oynar ederdi ama çabuk sıkılırdı. Tembelliği seviyordu. Bende erkek bir kedim olsa acaba nasıl olurdu diye biraz istekli olmaya başladım kedi almak için. Oyuncu bir kedi beslemek istiyordum. Britishler çok tatlı geliyordu. Eşim ilk başta çok sıcak bakmadı. Henüz hazır değiliz daha yeni evlendik dedi. Ailesi eşyalarınız yeni biraz bekleyin diyordu. Bende vazgeçer gibi oldum ama sürekli birbirimize kedi videoları atıyorduk. Gel zaman git zaman biz kedi sahiplenmeye karar verdik. 100lerce kedi baktık. Birini almaya ikna olduk. yaklaşık 100 km yol gittik yeni kedimizi almak için. Aslında alacağımız kedinin kardeşi vardı onu almak için gitmiştik. Ancak birine söz verdiklerini söylemişlerdi. Bizde kardeşini almaya gitmiştik. Gittik gördük onu çok hareketliydi. Öteki kardeşlerinden farklıydı. Hemen içim ısında ona. Oracıkta çok sevdim onu. Yolda dönene kadar ağladı. Uzun yol. O ağladıkça ben hızlı kullanıyordum arabayı. Annesinden kardeşlerinden ayrıldığı için içim parçalanıyordu. Ancak bir iki güne unutacak bizi anne babası sanacak diye içime şefkat doluyordu. Getirdik evimize. Adını Leo koyduk. Herşeyini almıştık. Mamasını felan sevdik ettik ilk günden bağlandık. Çok tatlıydı her gören şaşırıyordu. Çünkü farklı bir rengi vardı. Sokak kedisi gibi. Fare diye seviyorduk bazen. Black golden diye geçiyor. 1 2 hafta geçmişti. İşte sürekli onu düşünüyordum. Eve kamera koymuştuk. Ona bakıyorduk sürekli. Eşimde çalışıyordu. Bütün gündemimiz hayatımız leo olmuştu. Hergün bizle yatıyor. Biz eve gelince kapıda karşlıyordu. Sevinci bize herşeyi unutturuyordu. Ve bir duruşu vardı. Kafasını hafif yan yapıp bakardı. Kamerayla yakalamıştık o pozunu. Bazen evde biz tartışırken dönüp bir bakıyorduk. Kafasını yan yapıp izliyor bizi. Leomda leom. Leodur leodur. Sürekli seviyorduk. Seviyordum. Deli oluyordum ona. Yeni bir oyuncu koltuğu almıştım. Baya para vermiştim. Kurdum ettim. Daha ilk haftasında. Üstüne çıkmış. Delmişti. İlk biraz kızdım. Küser gibi oldum. Ona sonra hemen affettim sevdim leomu. Canımı ciğerimi. Alır boynuma koyardım. Göğsüme bastırırdım. Severken. Eşimin elinin içine kafasını koymuş bileğinde yatıyordu bir defasında. Sabaha kadar onları izlemiştim. Öylesine güzel bir an yoktu sanırım hayatımda. Herşeyi unutturuyor. Sevgiyi hissedebileceğim en tepe noktada bana yaşatıyordu. Evimin huzuru neşesi olmuştu. Namaz kılmazdım. Sabah erken gelip kafasını yüzüme tostlardı. Uyandırdığı için sabah namazlarını kılayım diye bir karar almıştım. Her sabah namaza kaldırırdı. Namaz için hazırlanırken benimle oynardı. Aradan 2 ay geçti. Eşimle onu karşılamak için sabırsızlanıyordum eve giderken. Anlayamıyorum. Sanki bugüne kadar herşey ona ulaşmak içindi. San ki hayattaki anlam arayışımdı. Mücadelemin çektiğim sıkıntıların cefa nın sonucunda hayatın bana lütfettiği bir hediyeydi. Allah ım herşey yolunda gidiyor. Elimden gelenin daha iyisini yapacağım. Yakınlarıma arkadaşlarıma iyilikler yapmak için daha çok çalışıp daha iyi yerlere geleceğim. Olabileceğim en iyi insan olmaya çalışcağım diye düşünürdüm. Bir yandanda leomu severdim. O kadar güzel bir kokusu vardı ki. Sanki cennetten göndermişler gibi. Koklar severdim küçük leomu. Ama içimde kaldı. Tüm sevgim tüm hayallerim tüm yaşam gücüm. Bir hafta sonu. Yorucu bir gün olmuştu ve artık yatağa girip uyumak istediğimiz bir günde. Havalanması için bir camı üstten açmıştık. Ve leo yu odadan çıkarmasını eşime söyledim sonrada uyuyalım dedim. Eşimde leoyu alıp salona götürmüş. Havalanacak olan odayı kapatmış. Ve uyumaya gelmişti. Bir farklılık vardı içimde. Leo her gece tuvaletini yapar. Hışır hışır kum sesleri çıkarır yanımıza gelirdi. 5 10 dk sonra yatağa gelirdi. O gün birazdan gelir diye beklerken uykuya dalmışım. Uykudan uyanıyorum leo aklımda ama uyku sersemiyim. Tekrar uyuyorum. Tıkırtı sesi geliyordu. Oynuyor sanıyordum. Uyumaya devam ediyordum. Saat 3 4 arası uyandım. Baktım etrafta yok camı açık olan odaya bakayım dedim. baktım orada yok hemen kapattım kapıyı. Nasıl girsin ki odaya hem cam üstten açık. Yavru kedi 45 50 cm zıplaması gerekir. Uyku sersemiyim hala ve salona geçtim yanıma gelsin diye. Bazen böyle durumlarda geçerdim salona yanıma gelirdi uykulu uykulu sever odamıza götürürdüm. O gün gelmedi. Ve kalkıp yatak odasına geçmişim. Unutmuşum leoyu. Sabah alarm çaldı 7 de. Normalde alarmdan önce leomun beni uyandırması lazımdı. Uyandık bekliyorum ki bir yerlerden çıksın. Ayaklarıma dolansın ama yok. Eşim leo nerde dedi. Gelir şimdi bi bak bakayım. Nerede diye aramaya başladık. 15 dk aradık yok. Mamasının paketinin sesine hemen çıkardı. Ama yok dolaba mı girdi bir yere mi sıkıştı derken aşağı gitmeye karar verdim. Aradım taradım yok. Ve bir yerden kedi sesi geliyordu. Leomun sesiydi birde ne göreyim kedim aşağıda. Baktım durumu iyi duruyor. Hemen kucağıma aldım. Eşime götürüyorum. Miyavlıyor ama bakıyorum bişey yok özlediğinden heralde diyorum. Asansörle çıktık. Sonrasında yavrumu halıya bıraktım. Arka bacakları tutmuyor. Kalçasının şekli düzgün durmuyor. Ben Dış kapıdan çöp felan bırakırken dışarı çıktı sanıyorum. Ama düşmüş. Hemen çıkıp veteriner aradık. 5 farklı veteriner gezdik 2 3 hafta da hergünümüz sancılı geçti. Ameliyat ettirdik 2 defa. Üzüntümüzden yemeden içmeden kesildik. Ne yaptıysak kurtaramadık leoyu. Paramız bitti krediden çekip tüm masraflarını karşıladık 45 50 bin lira gitti. Yaşaması için arabamı satardım. Ama yok kurtaramadık. Bu yazıyı uyuttuğumuz gün yazıyorum. Ben nerden bilebilirdim tüm güzel şarkıların leoya yazıldığını. Hayatta ki en güzel şeyin leo olduğunu. Onu sevmenin onu koklamanın işten dönünce ona sarılmanın en büyük lütuf olduğunu nereden bilebilirdim. Onsuz hangi hayalin hangi hediyenin ya da güzel olan bir şeyin tadı olabilir. Şuan hayalini kurduğum hırs yaptığım herşeyi bir tarafa koysalar bir tarafa da leo yu. Bir an tereddüt etmez leoma sarılırım. Son zamanlarında patisini elimin üzerine koyardı. Fotoğraflarını çekmiştim. Hala duruyor bakamıyorum bile. Hiç birşeyin anlamı kalmadı hayatımda. Leo yu istediğim kadar hiçbirşeyi isteyemem ben. Şuan ki içimde ki boşluğunu kaybetmenin leosuzluğun vermiş olduğu acıyı tarif edemiyorum. Gazzede savaşta ölen çocuklar geliyor aklıma başka insanlar başka acılar onları da anlıyorum hissediyorum. Ancak ego mudur her neyse artık. Onun bende bıraktığı acıyı düşünmekten alıkoymuyor beni. Onun o kafasını yan yapıp bakışı elimi ısırışı kokusu gitmiyor aklımdan. Tüm şiirler tüm güzel sözler bütün sevgiler ancak onunla anlam kazanıyor. Aşk acımda annemi babamı birgün kaybedeceğim kaygısında korkumda herşeyin içinde meğer leomun gidişi varmış. Meğer bütün güzellikler onu bulmak için bütün kötülüklerde onu kaybetmek içinmiş. Hiç kimseye bu acımı anlatamam. Ağır abi modunda bir tipimdir. Ağlamayı yalnızken bile kendime yakıştıramam. Ama şuan iş arkadaşlarımın yanında serviste her yerde gözlerim doluyor. Gözlerimden neredeyse yaş akacak gibi oluyor. Evde sürekli onu düşünüp ağlıyorum. Tutamıyorum kendimi. O benim en güzel arkadaşımdı istediğim zaman sarılabildiğim. Hayata karşı en güçlü bağım oldu. Eşimle bizi biz olduğumuz için seven. Neşe kaynağımdı. Küçük leomdu o benim. Her yerde onu arıyorum. Keşke bir mucize onu verse bana geri. Keşke o güne dönüp onu kurtarsam. Günlerce işe gitmezdim şimdi verseler onu bana. Doya doya sevmek için. Maalesef bu suçluluk ve acı artık benimle olacak. Ne yapacağımı bilmiyorum. Başka kedileri severdim leoyu düşünerek. Siriusu düşünerek. Ancak leom gittikten sonra başka kedi sahiplenemem sevsemde leoma ihanet ederim gibi geliyor. Dünyanın en güzel arkadaşı bugün beni bıraktı. Nolur bir yerlerde cennet olsun ve orada buluşalım hergün leoya kavuşacağım günü bekleyeceğim. Bir kara sevda bu. Benim canım küçük leom. Nolur bunu okuduysanız kedinizi gidip daha çok sevin ve oynayın onunla. Camları tekrar tekrar kontrol edin. Onun güvende olduğuna emin olmadan uyumayın. Kendinizden biraz bile şüpheniz varsa evinize kedi almayın. Bir anlık dalgınlık sizi suçlu yapıyor. Bu suçluluk duygusunun acının bir tarifi yok. Leoma sarılmak için dört gözle eve gitmeyi bekleyen ben leomun yokluğunda acımı yaşamak için işten eve dönmeyi istiyorum artık. Kendinize ve KEDİ nize iyi bakın.
Birgün tam kapının altından kaçarlarken birisinin kuyruğuna bastım. Dönüp ses çıkartarak korkuttu beni. Ordan kalmıştı kedilere karşı olan ilgisizliğim.
Ne zamanki bir kedi görsem kendimden uzaklaştırmaya çalışırdım. Pist der kaçıştırırdım yanımdan yöremden.
Eşimle sevgili olduğumuz bir dönem (isim vermek istemediğim için Ayşe diyeceğim) kedi alacaklarını söyledi baba evine bir anda.
Napacaksınız kediyi demiştim. Evde kedi mi olur. Benim midem bulanır kendi evimde olsa. Asla öyle birşey yapmam.
Hem babam da sevmez kedileri. Size gelirsek yemeye içmeye tiksinir Demiştim.Sonra ailesini ziyarete gittiğimiz zamanlarda kediyi bana sevdirmeye çalışırdı eşim ve kardeşleri.
Ancak ben yine uzak dururdum. Zaman geçtikçe kedinin aslında zararsız kendi halinde olduğunuve hiç kötü kokmadığını öğrendim.
Biraz ilgi duymaya başlamıştım. Fakat yine de evde kedi beslemek fikri bana çok uzak geliyordu.
Üniversitemin son yılında dersler ve bazı özel nedenlerden dolayı kötü bir dönem geçiriyordum.
Ayrıca evlenmek, iş bulmak, düğün yapmak için maddi sebepler vs. canımı sıkan bir zamandı. Son dönem staj yeri zamanım gelmişti.
Hali hazırda stajımı yapıyorken Ayşe bana bir kedi alacağını istesemde istemesemde getirip evime bırakacağını söyledi.
Bakmazsan söz ben bakıcam 1 hafta kalsın sadece yanında ben aslında kendime alıyorum ama sana biraz alışsın evlenincede istemezsen götürmem dedi. Ben tabi karşı çıkıyorum. Ben kabul etsemde babam kabul etmez. 1 hafta değil 2 gün kalamaz. Ben asla böyle birşeyi kabul edemem desemde. Nihayetinde kedicik aile evime gelmişti. 1. gün daha yatakta yanıma koydum yorgundum uzanmıştım ne yapacak diye. Ama öyle sevgiden değil bir yanım dokunmayı bile istemiyor. Bu ailesinden ayrılmanın burukluğunu yaşıyor. Hissettiriyordu bana. Önce biraz kokladı beni. Sonra yavaş yavaş yaklaştı ve göğsüme hafiften dayanıp kıvrıldı. Küçücük top yumağı gibi oldu. Uyumaya başladı. O an noluyo dedim kendi kendime. İçimde bir şefkat oluşmaya başladı. Bir müddet sonra göndericem bunu her yere tüy dökecek hem babamda çok rahatsız olur. Kimsenin huzurunu kaçırmak istemiyorum diye düşünüp. Karşı yatağa bırakmıştım. Öylece durdu uyudu. Ertesi sabah staja gitmek için evden çıkacağım sırada aklıma geldi. Bir bakayım dedim. Baktım ki yatağın üstüne attığım kapşonlu kazağımın ipiyle oynuyor. Servise yetişeceğim için çıkmam gerekiyordu. Öylesine hoşuma gitti ki izledim onu 30 40 saniye beni görmeden. Sonra stajda onu düşünmeye başladım. Babam şimdi odaya girmek istemiyordur. Acaba napıyordur tuvvaletini yaptımı bir yere derken. Stajdan döndüm. Geldim evde öylece duruyor bana bakıyor. Artık bir bağ oluşmuştu. İsim koymuştum ona. Sirius diyordum. Dişi kedimize. Bir şekilde babam da onu sevmeye başlamıştı. Eve benden geç geliyordu. Onu soruyordu derken. Sirius herşeyimiz oldu. Evde sevip oynuyoruz ediyoruz. Babam benden daha çok sevmeye başlamıştı. Bebek sever gibi seviyorduk siriusu. Aşılarını yaptırdık. Herşeyine dikkat ediyoruz. İlk gelince eve onu soruyoruz. Arıyoruz. Uzun zaman kalacağımız yere götürüyoruz. Anlayacağınız sirius bize kedileri sevdirdi. Evimize huzur sevgi kattı aşıladı resmen. Bu şekilde geçen 7 8 ayın ardından evlenme zamanı gelmişti. İş bulma süreci ile birlikte evlilik işlerini hallediyorduk. Siriusu normalde evlenince götürmeyi düşünüyordum. Öyle anlaşmıştık. Ama annem ve babam o kadar bağlanmışlardı ki. Onlarında ben gidince evde yalnız kalacağını düşünerek ve aynı şehirde yaşayacağımız için yanlarında bırakmaya karar verdim. Evlendim. İş buldum. Ufak tefek eksikliklerini halletmiştik evimizin. Şehir merkezinden uzak bir ev kiralamıştık. 7. katta. Bir araba aldık. Evliliğimiz bu şekilde ilerliyordu.1-2 aylık geçen bu süreçten sonra rutine dönmüştü artık herşey. İş ,ev ,hafta sonları dışarı çıkmak böyle devam etmekte. Sonrasında hem siriusun eksiliği hem de eşimin baba evinde ki kedisinin yokluğu biz de bir eksiklik hissettiriyordu. Eşimle kedi almayı düşündük. Hem sorumluluk bilincimiz olurdu çocuk sahibi olmadan önce. Hem de evde şirin şirin dolaşan bi tatlılık. Sirius dişiydi ve bir scotish fold du. Bazıları hastalıklı olabiliyor ama bizde öyle bi durum yoktu çok şükür. Ancak çok hareketli bir kedi değildi. Oynar ederdi ama çabuk sıkılırdı. Tembelliği seviyordu. Bende erkek bir kedim olsa acaba nasıl olurdu diye biraz istekli olmaya başladım kedi almak için. Oyuncu bir kedi beslemek istiyordum. Britishler çok tatlı geliyordu. Eşim ilk başta çok sıcak bakmadı. Henüz hazır değiliz daha yeni evlendik dedi. Ailesi eşyalarınız yeni biraz bekleyin diyordu. Bende vazgeçer gibi oldum ama sürekli birbirimize kedi videoları atıyorduk. Gel zaman git zaman biz kedi sahiplenmeye karar verdik. 100lerce kedi baktık. Birini almaya ikna olduk. yaklaşık 100 km yol gittik yeni kedimizi almak için. Aslında alacağımız kedinin kardeşi vardı onu almak için gitmiştik. Ancak birine söz verdiklerini söylemişlerdi. Bizde kardeşini almaya gitmiştik. Gittik gördük onu çok hareketliydi. Öteki kardeşlerinden farklıydı. Hemen içim ısında ona. Oracıkta çok sevdim onu. Yolda dönene kadar ağladı. Uzun yol. O ağladıkça ben hızlı kullanıyordum arabayı. Annesinden kardeşlerinden ayrıldığı için içim parçalanıyordu. Ancak bir iki güne unutacak bizi anne babası sanacak diye içime şefkat doluyordu. Getirdik evimize. Adını Leo koyduk. Herşeyini almıştık. Mamasını felan sevdik ettik ilk günden bağlandık. Çok tatlıydı her gören şaşırıyordu. Çünkü farklı bir rengi vardı. Sokak kedisi gibi. Fare diye seviyorduk bazen. Black golden diye geçiyor. 1 2 hafta geçmişti. İşte sürekli onu düşünüyordum. Eve kamera koymuştuk. Ona bakıyorduk sürekli. Eşimde çalışıyordu. Bütün gündemimiz hayatımız leo olmuştu. Hergün bizle yatıyor. Biz eve gelince kapıda karşlıyordu. Sevinci bize herşeyi unutturuyordu. Ve bir duruşu vardı. Kafasını hafif yan yapıp bakardı. Kamerayla yakalamıştık o pozunu. Bazen evde biz tartışırken dönüp bir bakıyorduk. Kafasını yan yapıp izliyor bizi. Leomda leom. Leodur leodur. Sürekli seviyorduk. Seviyordum. Deli oluyordum ona. Yeni bir oyuncu koltuğu almıştım. Baya para vermiştim. Kurdum ettim. Daha ilk haftasında. Üstüne çıkmış. Delmişti. İlk biraz kızdım. Küser gibi oldum. Ona sonra hemen affettim sevdim leomu. Canımı ciğerimi. Alır boynuma koyardım. Göğsüme bastırırdım. Severken. Eşimin elinin içine kafasını koymuş bileğinde yatıyordu bir defasında. Sabaha kadar onları izlemiştim. Öylesine güzel bir an yoktu sanırım hayatımda. Herşeyi unutturuyor. Sevgiyi hissedebileceğim en tepe noktada bana yaşatıyordu. Evimin huzuru neşesi olmuştu. Namaz kılmazdım. Sabah erken gelip kafasını yüzüme tostlardı. Uyandırdığı için sabah namazlarını kılayım diye bir karar almıştım. Her sabah namaza kaldırırdı. Namaz için hazırlanırken benimle oynardı. Aradan 2 ay geçti. Eşimle onu karşılamak için sabırsızlanıyordum eve giderken. Anlayamıyorum. Sanki bugüne kadar herşey ona ulaşmak içindi. San ki hayattaki anlam arayışımdı. Mücadelemin çektiğim sıkıntıların cefa nın sonucunda hayatın bana lütfettiği bir hediyeydi. Allah ım herşey yolunda gidiyor. Elimden gelenin daha iyisini yapacağım. Yakınlarıma arkadaşlarıma iyilikler yapmak için daha çok çalışıp daha iyi yerlere geleceğim. Olabileceğim en iyi insan olmaya çalışcağım diye düşünürdüm. Bir yandanda leomu severdim. O kadar güzel bir kokusu vardı ki. Sanki cennetten göndermişler gibi. Koklar severdim küçük leomu. Ama içimde kaldı. Tüm sevgim tüm hayallerim tüm yaşam gücüm. Bir hafta sonu. Yorucu bir gün olmuştu ve artık yatağa girip uyumak istediğimiz bir günde. Havalanması için bir camı üstten açmıştık. Ve leo yu odadan çıkarmasını eşime söyledim sonrada uyuyalım dedim. Eşimde leoyu alıp salona götürmüş. Havalanacak olan odayı kapatmış. Ve uyumaya gelmişti. Bir farklılık vardı içimde. Leo her gece tuvaletini yapar. Hışır hışır kum sesleri çıkarır yanımıza gelirdi. 5 10 dk sonra yatağa gelirdi. O gün birazdan gelir diye beklerken uykuya dalmışım. Uykudan uyanıyorum leo aklımda ama uyku sersemiyim. Tekrar uyuyorum. Tıkırtı sesi geliyordu. Oynuyor sanıyordum. Uyumaya devam ediyordum. Saat 3 4 arası uyandım. Baktım etrafta yok camı açık olan odaya bakayım dedim. baktım orada yok hemen kapattım kapıyı. Nasıl girsin ki odaya hem cam üstten açık. Yavru kedi 45 50 cm zıplaması gerekir. Uyku sersemiyim hala ve salona geçtim yanıma gelsin diye. Bazen böyle durumlarda geçerdim salona yanıma gelirdi uykulu uykulu sever odamıza götürürdüm. O gün gelmedi. Ve kalkıp yatak odasına geçmişim. Unutmuşum leoyu. Sabah alarm çaldı 7 de. Normalde alarmdan önce leomun beni uyandırması lazımdı. Uyandık bekliyorum ki bir yerlerden çıksın. Ayaklarıma dolansın ama yok. Eşim leo nerde dedi. Gelir şimdi bi bak bakayım. Nerede diye aramaya başladık. 15 dk aradık yok. Mamasının paketinin sesine hemen çıkardı. Ama yok dolaba mı girdi bir yere mi sıkıştı derken aşağı gitmeye karar verdim. Aradım taradım yok. Ve bir yerden kedi sesi geliyordu. Leomun sesiydi birde ne göreyim kedim aşağıda. Baktım durumu iyi duruyor. Hemen kucağıma aldım. Eşime götürüyorum. Miyavlıyor ama bakıyorum bişey yok özlediğinden heralde diyorum. Asansörle çıktık. Sonrasında yavrumu halıya bıraktım. Arka bacakları tutmuyor. Kalçasının şekli düzgün durmuyor. Ben Dış kapıdan çöp felan bırakırken dışarı çıktı sanıyorum. Ama düşmüş. Hemen çıkıp veteriner aradık. 5 farklı veteriner gezdik 2 3 hafta da hergünümüz sancılı geçti. Ameliyat ettirdik 2 defa. Üzüntümüzden yemeden içmeden kesildik. Ne yaptıysak kurtaramadık leoyu. Paramız bitti krediden çekip tüm masraflarını karşıladık 45 50 bin lira gitti. Yaşaması için arabamı satardım. Ama yok kurtaramadık. Bu yazıyı uyuttuğumuz gün yazıyorum. Ben nerden bilebilirdim tüm güzel şarkıların leoya yazıldığını. Hayatta ki en güzel şeyin leo olduğunu. Onu sevmenin onu koklamanın işten dönünce ona sarılmanın en büyük lütuf olduğunu nereden bilebilirdim. Onsuz hangi hayalin hangi hediyenin ya da güzel olan bir şeyin tadı olabilir. Şuan hayalini kurduğum hırs yaptığım herşeyi bir tarafa koysalar bir tarafa da leo yu. Bir an tereddüt etmez leoma sarılırım. Son zamanlarında patisini elimin üzerine koyardı. Fotoğraflarını çekmiştim. Hala duruyor bakamıyorum bile. Hiç birşeyin anlamı kalmadı hayatımda. Leo yu istediğim kadar hiçbirşeyi isteyemem ben. Şuan ki içimde ki boşluğunu kaybetmenin leosuzluğun vermiş olduğu acıyı tarif edemiyorum. Gazzede savaşta ölen çocuklar geliyor aklıma başka insanlar başka acılar onları da anlıyorum hissediyorum. Ancak ego mudur her neyse artık. Onun bende bıraktığı acıyı düşünmekten alıkoymuyor beni. Onun o kafasını yan yapıp bakışı elimi ısırışı kokusu gitmiyor aklımdan. Tüm şiirler tüm güzel sözler bütün sevgiler ancak onunla anlam kazanıyor. Aşk acımda annemi babamı birgün kaybedeceğim kaygısında korkumda herşeyin içinde meğer leomun gidişi varmış. Meğer bütün güzellikler onu bulmak için bütün kötülüklerde onu kaybetmek içinmiş. Hiç kimseye bu acımı anlatamam. Ağır abi modunda bir tipimdir. Ağlamayı yalnızken bile kendime yakıştıramam. Ama şuan iş arkadaşlarımın yanında serviste her yerde gözlerim doluyor. Gözlerimden neredeyse yaş akacak gibi oluyor. Evde sürekli onu düşünüp ağlıyorum. Tutamıyorum kendimi. O benim en güzel arkadaşımdı istediğim zaman sarılabildiğim. Hayata karşı en güçlü bağım oldu. Eşimle bizi biz olduğumuz için seven. Neşe kaynağımdı. Küçük leomdu o benim. Her yerde onu arıyorum. Keşke bir mucize onu verse bana geri. Keşke o güne dönüp onu kurtarsam. Günlerce işe gitmezdim şimdi verseler onu bana. Doya doya sevmek için. Maalesef bu suçluluk ve acı artık benimle olacak. Ne yapacağımı bilmiyorum. Başka kedileri severdim leoyu düşünerek. Siriusu düşünerek. Ancak leom gittikten sonra başka kedi sahiplenemem sevsemde leoma ihanet ederim gibi geliyor. Dünyanın en güzel arkadaşı bugün beni bıraktı. Nolur bir yerlerde cennet olsun ve orada buluşalım hergün leoya kavuşacağım günü bekleyeceğim. Bir kara sevda bu. Benim canım küçük leom. Nolur bunu okuduysanız kedinizi gidip daha çok sevin ve oynayın onunla. Camları tekrar tekrar kontrol edin. Onun güvende olduğuna emin olmadan uyumayın. Kendinizden biraz bile şüpheniz varsa evinize kedi almayın. Bir anlık dalgınlık sizi suçlu yapıyor. Bu suçluluk duygusunun acının bir tarifi yok. Leoma sarılmak için dört gözle eve gitmeyi bekleyen ben leomun yokluğunda acımı yaşamak için işten eve dönmeyi istiyorum artık. Kendinize ve KEDİ nize iyi bakın.